Kimi fizyolojik unsurlara aldırış etmeden çıktığım yola,
Bulduğum yarına ve seslendiğim tüm şarkılara..
Hiçliği bilmiş ve kaldırmış bir yürekten artakalanları ezbere bilmek midir yitmek?
Yitmek gitmek midir, gözü kara tüm yolları çürütmek?
Bir kumrunun bakışlarını betimlemeye çalışıyorum.
Göz yaşındaki anlamı arıyorum.
Asya’ya götürüyor beni, bir çırpıda Avrupa haritalarından siliniyorum.
Kendimi bir melezin tozlanmış mutfak önlüğünde buluyorum.
Bir genç kızın kahkahasında.
Yıllanmış balık konvoyunda.
O esnada yarım bıraktığım kimi yaşlar çağırıyor.
Ellerim siyah-beyaz dalgalar yaratıyor;
ben renklere boğuluyorum.
Karanlık ve aydınlık arasındaki o puslu yol.
Bana kimi şefkatli bakışları anımsatıyor. Sonra birden öfkeleniyor.
Kaçmaya çalıştığım anda bir boşluğa yuvarlanıyorum.
Zamanda asılı kalmak nedir?
Nedir hiç ummadığın zambak seslerine doymak?
Karanlıkla ne alıp veremediğim var?
Bir adım atsam siyaha boyanırım.
Bir adım atsam, sana.
Gitmek yitmek midir sahiden?
Gidersek tüketene kadar tüm coğrafyaları,
Yutarsak tüm nehir kenarlarını ve ziyaret edince fakir kuş yuvalarını,
Görürsek kimliği kaybolmuş kitap sahaflarını,
Anlayabilirsek mesela bir açın halinden,
Tanıyabilirsek vakitlice leylek sürülerini
Ve hayal edebilirsek güneyde, bir kızılderili kabilesinde ;
Yoğurabilirsek saf ‘biz’den bir hamur
Tattırabilirsek çocukluğa, tadabilirsek
Fark edebilirsek bir kırlangıç kanadındaki sadakati
Yordayabilirsek insanlığa,
Gerçekten eskitebilirsek dünya üzerindeki atlasları
Gidersek diyorum,
Gitmek bitmek midir azizim?
Zeynep Gözde KILIÇ